Güzellikleri Paylasalim
  Kamu malı çalmak
 

        KAMU MALINDAN ÇALMAK

 Haram yemenin en tehlikeli şekli , kamu malı yeme veya kamu malından çalmadır. Çünkü diğer kul haklarının sahipleri bellidir; insanı muayyen kişilerin muhatabı yaparlar. Kamu malı öyle değildir. Yenen hakkın , milyonlarca kitleden kimin payına düşeni olduğu bilinemez. Bu demektir ki bu haklar bizi toplumun tüm fertlerine karşı günah işlemiş bir duruma getirir.

   Kamu malına musallat olmak ,büyük kısmıyla kamu hizmeti verenlerin girdiği bir günahtır.Yönetim, yargı,denetim , icra v.s. gibi muhtelif kesimlerde çalışanlar bir yığın kamu mal ve servetinin emanetçisi durumundadır.

   Bunlar eğer vicdan ve imanları engel olmazsa , az veya çok , şöyle veya böyle , kamu hakkı altına sokacak hırsızlıklar , yolsuzluklar yapabilirler. Ve bu , onların besledikleri çoluk çocuğu da haramla zehirler.

   Kamu malına tasallutun iki şekli vardır : Aktif şekil, pasif şekil...

   Birinci de kamu malı hakkı alınır , çalınır ... İkinci de ise ödenmesi gereken kamu hakkı , kamu borcu ödenmez. Vergi kaçakçılığı , zekatı vermemek bu ikinci türe girer...

   Ülkenin ve sistemin durumuna göre adı ilk anda konamayacak bir yığın kamu malı hırsızlığı söz konusudur. Mesela, son yıllarda vurgunculuğun tepeden aşağı meşrulaştırılması sonucu ortaya çıkan hayali ihracat kamu mal ve servetini gasbın en sinsi , fakat en namussuz yollarından biridir. Daha yüzlerce örnek verilebilir.

   Ne yazık ki ülkemiz bu bakımdan korkunç bir manzara arzetmektedir.

   İslam literatüründe, kamu malını zimmete geçirmeye ğulûl denir. Tam anlamıyla , ganimet zekat vs.malını hıyanetle zimmete geçirmek demektir. Ve hemen her hadis ve fıkıh kaynağında ğulûl adını taşıyan uzun veya kısa bir bölüm vardır. Kur'an bu kelimeyi , fiil şekliyle üç kez kullandığı bir ayette şöyle diyor: " Kim hainlikle bir kamu mal ve hakkına el koyarsa , kıyamet günü o el koyduğu şeyi ortaya getirecektir. "(Âli İmran , 161)

   Hz. Peygamber bize haber veriyor ki , kamu malı yemenin legalize edilişi "hediye " teranesiyle de olabilecektir. Ve Hz.Resul soruyor: " Eğer bu adam evinde anne-babasının yanında otursa idi , o hediye ona gelecekmiydi?

   Şu olay , kamu hakkı yemenin nelere malolacağını göstermesi bakımından gerçekten ürperticidir: Hayber seferi dönüşü idi. Yolda pusu kurmuş olan putperest kabilelerden birilerinin attığı okla , Hz. Peygamber'in hizmetindeki bir sahabi öldü.Oradakiler hemen atıldılar. "Şehitliği mübarek olsun !"Bunu duyan Hz Resul şöyle buyurdu: "Asla şehit olamadı.Allah'a yemin ederim ki , Hayber günü ganimetlerden ayırıp zimmetine geçirdiği kamu malına ait gömlek , ateşten bir çarşaf gibi onu sarmaktadır. " Bunu duyan sahabiler feryad etmeye başladılar. Hatta bir sahabi iki nalın tasması getirip : "Alın bunları , bunlar ateşten iki bukağı " diye bağırdı. (bk.B.megâz,;M.iman; Zehebi , 84)
   Şehitlik mertebesini bile insanın elinden alıp götüren kamu hakkı yeme günahından Allah'a sığınırız. 
   Hz. Resul bir yerde şöyle diyor." Eğer ümmetim kamu malından çalma günahını işlemese karşılarına ebediyyen düşman dikilemez."(Heytemi, 2/140) Şunu da ekleyelim; Hz.Peygamber kamu malı çalmış , kamu hakkına tasallutta bulunmuş olanların cenaze namazlarına katılmazdı.(bk.İbn Kayyım; Zad, 1/515; 3/107)

   İNSANLARA LANET OKUMAK

   İnsan , lanete (ilence) müstehak hale gelebilen tek yaratıktır. Ancak insanı lanetlemek onu yaratan kudretle , o kudretin direktifleriyle iş gören peygamberlerden başka kimsenin yetkisinde değildir. Lanetlenmeye müstehak insanı sadece Allah ve Allah elçileri bilebilir. Diğer insanların lanet okumaları , nefs putunun iştahına hizmetten başka birşey olmaz.

   En büyük kötülüklere , en ağır işkencelere , en namert ihanetlere uğrayan nebiler , ilahi vahyin kesin ve net beyanları olmadıkça azılı düşmanlarına bile lanet okumamışlardır. Vahyin beyanınca belirlenen noktada laneti dile getirmek ise, bir insanlık borcudur. Çünkü bunu yapmamak , Musa ile Firavun'u , Muhammed 'le Ebu Cehil'i , Hüseyin'le Yezid'i bir tutmak olur ki , bu lanet okumaktan çok daha büyük bir zulümdür.

   Hz.Peygamber'in , lanetlemenin kötülüğüne ilişkin bazı beyanlarını verelim:

   "Mümine lanet etmek onu öldürmek gibidir."

   "Lanetçiler , kıyamet günü, ne şefaatçı olabilirler ne de şehit."

   "Gerçek iman sahibine , lanetçi olmak yakışmaz.

   "İman sahibi sövücü, lanet edici ,çirkin lakırdılarla karalayıcı , alaycı olamaz.

   "Bir kul bir şeye lanet ettiğinde ,lanet göğe yükselir.Göklerin kapısı bu lanete kapatılır ve lanet yeryüzüne döner. Yeryüzü kapıları da kapatılınca lanet sağa sola dolaşmaya başlar ve nihayet gönderildiği kişi veya şeyi bulur. Eğer o kişi veya şey , okunmuş olan lanete müstehak değilse , lanet onu okuyana gidip yapışır. "

   Hadis kaynakları bize şunu haber veriyor: Bir kadın ,bindiği  devenin huysuzlaşması üzerine ona lanet okumuştu. Hz.Peygamber bunu duydu ve şöyle dedi:"İndirin bu kadını o deveden .Lanetli olan , onun kendisidir. (Hadisler için bk.T.Şemâil,118-120)

   Şu da ilginçtir ki Hz Peygamber , insanlara sövmeyi de lanetlemeye karşı çıkan sözleri içinde yasaklamıştır. Bu demektir ki insanlara sövmek de bir tür lanetlemedir. Kur'an  sövmenin sadece zulme uğrayanlar için mazur görüleceğini bildirir. (Nisa,148)yani zalime sövmek ve lanet etmek günah değildir. Ama bunu ancak mazlum yapar.

               CÜRÜM

     (Günah,haksızlık,çirkinlik)

   Türkçe'de cürüm diye yerleşen ve genelde suç , günah anlamlarında kullanılan bu kelimenin aslı cerm ve cürmdür.

   Cerm ve cürmün esas anlamı henüz olgunlaşmamış meyvayı ağaçtan kopararak veya keserek almaktır. Zaman içinde cerm her türlü haksız ve çirkin iktisap için kullanılır olmuştur.

   O halde cürmün özünde haksızlık , iyiye ve güzele ters davranış yatar.

   Cürme bulaşana mücrim denir. Cürm kökünden türeyen kelimeler içinde en çok kullanılanı bu mücrim (çoğulu mücrimûn ) kelimesidir. Başka bir ifadeyle , cerm ve cürm kelimeleri ve türevleri 60 küsur yerde kullanılır; bunların 50 küsuru , tekil veya çoğul halde mücrim kelimesidir.

   Fıskın zaman zaman imana mukabil kullanılması yanında cürm bir yerde İslam'a mukabil kullanılmıştır. (bk.Kalem,35)

   Cürme reva görülen cezalar son derece ağırdır. Bunlar şiddetli azap , hor ve hakir olma (En'am,124) sonsuz ve kesiksiz azap (Taha, 74; Zuhruf,74;Kamer,47;Rahman,41,43; Secde,12) ve nihayet Allah'ın intikamına maruz kalmak vardır. (bk.Rum,47;Secde,22)

   Ve toplu felaketler de mücrimlere gelen azaplar cümlesindendir. (bk.A'raf,84;Yusuf,110;Neml,69;Duhan,37;Ahkaf,25)

   Mücrimlerin böylesine korkunç azap ve tehditlere maruz kalmaları şaşırtıcı değildir. Kur'an en nefret ettiği kötülüklerin büyük bir kısmını mücrimlere izafe etmektedir. Bunlar içinde Allah'a iftira (Hud,35;Yunus,17), haktan nefret, haksızlığa destek (Enfal ,8; Yunus ,82), kibirlenmek suretiyle azmak (A'raf 133;Yunus , 75; Casiye,31) servet ve refahla şımarmak yani teref ( Hûd,116) vardır.

   Batacak memleketlerde , çökecek medeniyetlerde mücrimler, özellikle en büyük mücrimler köşe başlarına gelir. Bu, Allah'ın bir oyunudur ve mücrimlerin batış beliritisidir. (bk.En'am , 123)Aynı ayete göre , köşeleri tutmuş mücrimlerin en belirgin bozuklukları düzenbazlık , hile, sahtekarlık ve ikiyüzlülüktür.

   Kur'an en büyük mücrimler meselesinde bu sürekli belirişi , tüm medeniyetler ve yönetimler için bir çöküş ve aldanış süreci olarak tanıtmaktadır. (bk.En'am,123)

                  KURTULMUŞLUK İDDİASI

   Ebedi hayatı veya sonsuz kurtuluşu garantilemiş olmak iddiasına Kur'an'da ve İslam literatüründe Allah'ın tuzağından emin olmak (el - emn min mekrillah ) denir. Kendisi için hiçbir korku ve endişenin kalmadığı , herşeyi kesinlikle sağlama aldığı yolunda bir kuruntu ve sanı içinde olan , bir tür mutlak kudret edasına bürünmüştür. Böyle olunca da bu gizli bir Allah'lık iddiasıdır ve bunun içindir ki , bu kuruntunun ortaya çıkardığı günah şirk benzeri bir illettir.

   Hiç kimse , Allah'ın lütuf ve merhametine güvenme dışında bir emin olma çemberine sahip değildir.

   İlginçtir ki emn ile imanın aynı kökten gelmesine rağmen , iman Allah'a teslimiyet , emn ise Allah'ı devre dışı tutmaktır.

   Kurtuluşu engelleyecek hiçbir şeyin kalmadığını iddia etmek veya Allah'ın tuzağından emin olmak , Cenab-ı Hakk'ın kuluna kötülüğü veya oyun oynadığı anlamında yorumlanamaz. Buradaki tuzak veya aldatma (mekr) kulun kendi oyununa getirilmesidir. Prensip şudur: "Çirkin tuzak ve hile , sadece onu sergileyene musalllat olur."(Fatır,43) Bu ilkeyi koyan ayet , anılan sonucu , insanın yeryüzünde kibir ve Firavunlukla kendisini tek kuvvet sanmasının zorunlu bir uzantısı olarak veriyor. Bu ise , bir fıtrat kanunudur ki Kur'an bunu Fâtır (yaradılış kanunlarını koyan kudret ) suresinde vermekle bu gerçeğe ayrıca dikkat çekmiştir. Ve unutmamak gerekir ki Allah'ın isim-sifatlarından biri de Fâtır'dır.

   Allah'ın mekrine uğramanın belirtilerinden biri de , Allah'a ters bir yol tutulmuş olmasına rağmen dünya nimet ve refahında iyi ve seçkin bir durumda olmaktır.

   Ve insanı aldatan da budur.

   Bu duruma, bir ayet ve hadisten alınan bir deyimle istidrac (cezayı büyütmek için âsiye mühlet ve imkan vermek ) denmektedir.

   İstidraca yer veren hadis şöyledir: "Allah'ın bir kula , o kulun isyan ve kötülüğüne rağmen istediği her şeyi verdiğini görürseniz , bunun Allah'ın istidracından başka birşey olmadığını bilin." (bk.Heytemî; Zevâcir,1/69)

   Kur'an istidracı "İnsanın bilmediği bir yönden , beklemediği bir zamanda yakalanması " anlamında kullandığı ayetlerinde şöyle diyor: "Biz ayetlerimizi yalanlayanları bilemeyecekleri bir yönden ve beklemedikleri bir zamanda yakalayıp helak ederiz. " (A'raf, 182) Bu ayetin devamındaki beyansa , istidrac ile Allah'ın mekri arasında ki ilişkiye de dikkat çekerek şöyle diyor. "Ben o azmışlara mühlet veriyorum; ama benim tuzağım çok zorlu, çok yıkıcıdır."

   İstidracın geçtiği hadisi ifadeye koyan Hz.Peygamber'in bunun ardından , bir ilahi vesika olarak şu ayeti okuduğunu da görüyoruz:

   "Kalbi kararıp şeytana uyanlar , yapılan ihtarları unutunca , üzerlerine her şeyin kapısını açtık. Nihayet , kendilerine verilenlerle tam ferahlık ve şımarma noktasına geldiklerinde onları ansızın yakalayıverdik de bütün beklentilerinden mahrum kaldılar. " (En'am,43-44)

   Demek oluyor ki , ne dünya nimet ve refahına aldanmak , ne de ibadetlere güvenerek " ben kurtuldum, ben cennetliğim " diye böbürlenmek yönüne gitmemeliyiz. Tanrı elçisi bu noktada insanlığa şu ihtarda bulunuyor:

   "Sizden herhangi biriniz cennetteki davranışlarını sergiler sergiler de , cennetle arasında bir kol boyu mesafe kaldığı bir sırada ilahî karar devreye girer ve cehennemlik hareketlere koyulur ve ateşe giriverir."

   Aynı konuda insanın kulağını iyice büken bir hadisi şerif de şöyledir: "Kul bazen, cennetlik olduğu halde , dış görünüşte cehennemlikler gibi davranıyor olabilir. Ve kul bazen cehennemlik olduğu halde dış görünüşte cennetliklerin amellerini sergileyebilir. " (Heytem'i 2/76) İşin esası şudur ki davranışların neye yaradığı son nefeste belli olur. Ve dış görünüşe asla güvenilmez.(bk.Heytemî, 1/69)

   Sonsuz kurtuluş meselesinde ilim de ölçü değildir. Allah , ilimde en ileri noktalara varmış kişileri (er-râsihûn fil ilm)şu şekilde duaya çağırırken ,en yüce mertebelerden biri, belki de birincisi olarak tanıttığı ilme bile güvenmemeyi önermiştir. Âli İmran suresi 7 ve 8. ayetlerde şöyle deniyor: "İlimde derinleşmeiş olanlar şöyle yakarırlar... Ey Rabbimiz ' Bize hidayet verdikten sonra gönüllerimizi yanıltıp saptırma . Ve bize senin katından bir rahmet bağışla . Sen gerçekten bağışı çok olansın." Hz.Mevlâna , bir yerde bu ölümsüz gerçeğe dikkat çekerken şöyle yakarıyor:

   "Ey darda kalanların imdadına yetişen Allah'ım 'Bize doğruyu ve güzeli gösterir. İlim ve servetle şımarmak bir aldanıştan başka bir şey değildir. "

   Allah'a yönelmiş gönül, ebedi kurtuluşu kendi elinin ürünü değil , Allah'ın lütfu bilir. Ve o , Hz.Peygamber'in şu niyazındaki espriyi kavramaya çalışır: "Ey kalpleri halden hale çeviren Allah'ım' Bizim kalplerimizi senin dinin üzre sabit kıl."(Heytemî , 1/69)

   Allah Elçisi'nin bu duayı sık sık tekrarladığını duyan Hz.Âişe şu soruyu sormaktan , kendini alamamıştır. "Ey Allah'ın Resulü!Bu duayı çok tekrarlıyorsun. Sen de mi kalbinin bulunduğu halden başka bir hale geçmesinden endişelisin ?" Peygamberler Sultanı bu soruya şu ürpertici cevabı vermiştir:

   "Ben bile emin olma hakkına sahip değilim ey Âişe . Kulların kalpleri , rahman olan Allah'ın iki parmağı arasındadır. Allah istediği anda kulunun kalbini başka bir hale sokuverir. " (Heytemî aynı yer)

   Şunu bir kez daha altını çizerek belirtmeliyiz ki :

   Kur'an Allah'ı devre dışı tutup kurtuluşun artık zedelenmeyeceğini , hiçbir tehlikenin kalmadığını söyleyenleri korkunç bir akıbetle tehdit etmektedir. (bk.A'raf, 97-98,99;Nahl, 45; İsra,68-69; Mülk,16-17)

   Emn illetinin tehlikesine dikkat çeken yaradılış prensibi , A'raf suresinin 99. ayetinde şöyle verilmiştir: "Allah'ın tuzağından kendilerini emin mi sanıyorlar ? İşin esası şu ki , Allah'ın tuzağından , sadece hüsrana uğramış bir topluluk emin olabilir."

   Emin olmanın en zehirli türü , ibadetlere güvenerek kurtuluşu garanti ettiğini söylemektir. Böyle bir yola sapmanın ne büyük bir aldanış olduğunu anlamak için Hz.Peygamber'in " İbadetlerinize güvenerek ebediyyen kurtulduğunuzu söylemeyin; ben bile ibadetlerime güvenerek böyle birşey söyleyemem " şeklindeki uyarısını hatırlamak gerekir.

   Ebedi kurtuluş , davranışlar üstü bir keyfiyettir ve yalnız Allah'ın lütfuyla elde edilir, amel ve ibadet kıstasıyla ölçülemez. Ameller bu işte sadece karine yani belirtidir, garanti belgesi değil. Davranışlarını garanti belgesi sananlar aldanırlar. Hz.Peygamber böylelerine en ağır dersi vermiştir. Diyor ki :" Ben cennetteyim diyen , cehennemliktir." (Heytemî, 1/20)

   O halde sürekli tedirginlik ve korku içinde mi olacağız ? Hayır.Prensip şöyle konmuştur: Ne korkuya yenik düşmek , ne de emin olma veya ümide yenik düşmek ... İş, bu ikisi arasındaki denge noktasını yakalamaktır ki , sıratı müstakim ( dosdoğru yol) de budur.
       
                VELİ KULLARI RAHATSIZ ETMEK

   Veli kullar, kozmik benliğe ulaşmış gönül erleridir. Onlar i, hiçbir ayırım yapmadan tüm insanlığı , hatta tüm canlıları seven , varlıkla bütünleşmiş ilahî mutluluk kaynakları olarak hayatı güzelleştirir , yaşanmaya değer kılarlar.

   Bu erdirici ruhların incitilmesi , horlanması , rahatsız edilmesi , iyinin ve güzelin çiğnenmesidir. Allah'ı rahatsız eden davranışların başta gelenleri , nebilerin rahatsız edilmesiyle , velilerin horlanmasıdır. Heytemî'ninde söylediği gibi , Allah ,iki günahı işleyenin kendisine harp açtığını duyurmuştur. Bunların birincisi tefecilik (bk.Bakara,279),ikincisi de velilere eziyettir. Bu ikinci günahtan bahsederken Hz. Peygamber şöyle  diyor: "Allah buyurmuştur ki :Kim veli kullarımı rahatsız ederek bana düşman hale gelirse ben ona harp açarım. "Hz.Peygamber bu veli tiplerin incitilmesi ihtimali karşısında Ebu Bekir gibi yakın bir dostuna şunu söylemiştir: "Ey Ebu Bekir ! Eğer onları öfkelendirirsin , Rabbini öfkelendirmiş olursun " (hadisler için bk.B.rikak; M.fadail ; Heytemi , 1/88; Zehebi, 141-142)

   Veliler , varlıkla tam bir bütünleşmeye erdikleri için , onların rahatsız edilmesi , otomatik bir biçimde tüm varlığı ve dolayısıyla Yaratıcı'yı rahatsız eder ve bu da insanı perişanlığın kucağına atar. Hz.Mevlana , velileri her devirde peygamberlerin vârisi olarak görür ve der ki : "Allah bir topluluğu, veli kulların gönlünü incitmedikçe mahvetmez."           

          İYİLİĞİ BAŞA KAKMAK

   İnsan onuruna saygı iyiliklerin en yücesidir.

   Bu onuru zedeleme pahasına yapılan yardım , verilen destek ne ölçüde büyük olursa olsun , Kur'an nazarında bir hiçtir. Hz.Peygamber insanı bu hassas konuda uyarırken şöyle diyor: "Sizi iyilik yapıp da başa kakmaktan uzak durmaya çağırırım. Bunu yapmak , Allah'a şükrü siler süpürür , iyilikten beklenen karşılığı da yok eder. " iyiliği başa kakanlara mennân diyen Cenab-ı Peygamber böyle insanlara Allah'ın rahmet nazarıyla bakmayacağını da bildirmiştir. (bk.1/147-148; Zehebi;Kebair, 111-112)

   İyiliği başa kakmamak konusunda Kur'an şu ilkeleri getirmektedir:

   " Güzel bir söz ve affetmek , arkasından eziyet gelen bir bağış ve yardımdan iyidir..."

   " Ey iman sahipleri! İnsanlara gösteriş için malını verip de Allah'a ve ahiret gününe inanmayan adam gibi, başa kakmak ve eziyet etmekle iyilik ve bağışlarınızı boşa çıkarmayın. Böylelerinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan bir kayaya benzer ki, şiddetli bir yağmur indiğinde onu cascavlak bir taş halinde bırakır. Böyleleri , kazandıklarından birşey elde edemezler. Allah, nankör bir topluluğu doğruya iletmez." (Bakara,263,264)

   Kur'an, bir adım daha ileri geçerek , iyilik ve bağışın doruk noktasında yeralacak tavra dikkat çeker. Burada sunulan prensip şöyle verilebilir: İyilik yapılan kişiden teşekkür beklememek...

   İnsanoğlu hep iyilik yapılandan teşekkür beklemek gibi bir egoizmi yaşatmıştır. İyilik yapmış olma bahtiyarlığına ulaşmanızı sağlayanlara siz neden teşekkür etmiyorsunuz ? İnsan onuruna ve akla yakın olan tavır bu değil midir? Kur'an bu noktada şöyle konuşuyor.:

   "Allah'ın kulları... Yoksula , yetime , esire gönülden bir istekle , sevdikleri yemeği yedirirler. Ve şöyle derler:"Biz size, sadece Allah rızası için yediriyoruz. sizden ne bir karşılık bekliyoruz, ne de bir teşekkür ."(İnsan-Dehr,6-8)

                   KUMAR

   Birkaç negativiteyi aynı anda barındıran günahlardan biridir. Emeksiz kazanç , zaman israfı , ibtila çapında tutkunluk vs.gibi bozukluklardan intihar , cinayet, ihanet , yeraltı rezilliklerine kadar biryığın belanın âdeta maya teknesi olan kumar bugün insanlığın sadece bireysel çapta değil , toplumsal , hatta evrensel çapta sancı kaynaklarından biridir.

   Kumarın temelinde haksız kazanç , zaman israfı ve insan aldatma gibi üç ana kötülük yatar.

   Kur'an , kumarı "şeytanın fiillerinden bir pislik " olarak nitelendirir ve bağlılarını bu kötülükten uzak durmaya çağırır. (bk.Maide,90) Yasağı getiren ayet şuna da dikkat çeker : Şeytan kumar ve benzeri pislikleri kullanarak insanlar arasına kin ve düşmanlık sokar .Bu pisliğin, bazı insanlara çıkar sağladığını söyleyen Kur'an , sonuçta insanlık için ortaya çıkacak kaybın elde edilen yarardan çok daha büyük olacağına dikkat çeker. (Bakara,219)

   Kumar bugün, özellikle ikiyüzlü , vurguncu yönetimlerin, kitleyi sömürmek ve avutmak için süsleyip püsleyerek sahneye sürdükleri bir aldatıp uyutma aracı halinde kullanılmaktadır. Bizim ülkemizin de dahil bulunduğu bir dizi ülkede kumar , devlet himayesinde , hatta devlete kazanç sağlayan bir sektör (milli piyango, toto-loto vs.) halinde iş görmektedir.


Alıntı : Yaşar Nuri Öztürk
            İslamda Büyük Günahlar


DUALAR 

1. BAKARA - 286.AYET 
Bismillahirrahmanirrahim.

     Amenerrasulû bi ma ûnzile ileyhi mir rabbihi vel mû'minun, kûllûn amene billahi ve melaiketihi ve kûtûbihi ve rusûlih, la nûferriku beyne ehadim mir rusûlih, ve kalu semi'na ve eta'na gufraneke rabbena ve ileykel masir.

       La yûkellifûllahu nefsen illa vûs'aha, leha ma kesebet ve aleyha mektesebet, rabbena la tûahizna in nesina ev ahta'na,rabbena ve la tahmil aleyna isran kema hameltehu alellezine min kâblinâ, rabbena ve la tuhammilna ma la takate lena bih, va'fû anna, vağfir lena, verhamna, ente mevlane fensurna alel kavmil kafirin.

     Manası ,

   RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,

   Resul , Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de . 

   Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: 

“Onun peygamberlerinden hiçbirini ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: 

“İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” 

Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. 

Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. 

   “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, 

bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! 

Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! 

Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” 

 

2. BAKARA 255. AYET,

Bismillahirrahmanirrahim.

   Allahu la ilahe illa huvel hayyul kayyum, la te'huzuhu sinetuv vela nevm, 

lehu ma fis semavati ve ma fil ard, men zellezi yeşfeu indehu illa bi iznih, 

ya'lemu ma beyne eydihim ve ma halfehum, ve la yuhiytune bi şey'im min ilmihi illa bi ma 

şa', vesia kursiyyuhus semavati vel ard, ve la yeuduhu hifzuhuma ve huvel aliyyul azim


   Manası,


   RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,

   Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Diridir, kayyumdur. O’nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunacak kimdir?

   O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri bilir. Onlar O’nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır.

Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na güç gelmez. O, yücedir, büyüktür.

 

3.HAŞR SURESİ, 22, 23, 24 AYETLER,

Bismillahirrahmanirrahim.

    Hüvallâhullezî lâ ilahe illâ hû, âlimul gaybi veşşehâdeh huver rahmânurrahîm.

    Hüvallâhullezî lâ ilahe illâ hû, el melikul kuddûsus selâmul mu’minul muheyminul azizül cebbârul mutekebbir subhânellâhi amma yuşrikûn.

     Hüvallâhul hâlikul bâriul musavviru lehul esmâul husnâ, yusebbihu lehû mâ fis semâvâti vel ard, ve hüvel azizul hakim.

 

   Manası,

Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla,

   O, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah'tır. Gaybı da, görünen âlemi de bilendir.     O, Rahmân'dır, Rahîm'dir.

   O, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah'tır. 
   O, mülkün gerçek sahibi, kutsal , barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip        koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte 
eşsiz olan Allah'tır. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.

   O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. 

   Göklerdeki ve yerdeki her şey O'nu tesbih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.



4. İBRAHİM SURESİ 40 ve 41.

    BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

   Rabbic’alnî mukîmes salâti ve min zurriyyetî rabbenâ ve tekabbel duâi.

   Rabbenâgfirlî ve li vâlideyye ve lil mu’minîne yevme yekûmul hisâb(hisâbu).

   Manası,

   RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,


   Rabbim, beni ve zürriyetimi namazı ikame edenlerden kıl. Rabbimiz, duamı kabul buyur.

   Rabbimiz, hesap yapıldığı gün beni, annemi, babamı ve mü’minleri mağfiret et .

 

 

5. NUH SURESİ  28. ayet


     BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


    Rabbigfirlî ve li vâlideyye ve li men dehale beytiye mu’minen ve lil mu’minîne vel 

    mu’minât ve lâ tezidiz zâlimîne illâ tebârâ.

    MANASI ,

    RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,

    "Rabbim! Beni, anne babamı, inanmış olarak evime gireni, tüm inanmış erkekleri ve 

    inanmış kadınları affet! Zalimlerin de sadece helâk ve perişanlığını artır!"

 

6. ÂLİ İMRAN  8 ve 9. ayetler,


   BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


   Rabbenâ lâ tuziğ kulûbenâ ba’de iz hedeytenâ veheb lenâ min ledunke rahmeh(rahmeten), inneke entel vehhâb.

   Rabbenâ inneke câmiun nâsi li yevmin lâ raybe fîh, innallâhe lâ yuhliful mîâd.


   MANASI,

   RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,

   Ey Rabbimiz! Bizi doğruya ve güzele yönelttikten sonra kalplerimizi bozup eğriltme ve bize katından bir rahmet bağışla. 
   Sen, yalnız sen Vahhâb'sın, bol bol bağışta bulunansın.
   Ey Rabbimiz! Sen Câmî'sin; insanları varlığında kuşku bulunmayan bir günde mutlaka      toplayacaksın. 
  Allah, sözünü yerine getireceği yer ve zamanı asla şaşırmaz.



7.BİR DUA, 

     BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

   "Rabbi Yessir vela tüasir rabbi temmim bil hayr"

     Allah'ım sen kayır.

MANASI,

RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,

   Allah'ım senin sonsuz merhametin ve yardımın olmadan ben bu işi yapamam. 

  Allah'ım bütün hayırlı işlerimi zorlaştırma, kolaylaştır, ilmimi artırarak 

  yaptığım işleri bana ve çevreme faydalı kıl, ve işlerimi en hayırlı şekilde sonuçlandır.



8. Bakara 201,

   BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Rabbenâ âtinâ fîd dunyâ haseneten ve fîl âhirati haseneten ve kınâ azâben nâr.

MANASI ,

   RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA

  "Ey Rabb'imiz, bize dünyada da güzellik ver, âhırette de güzellik ver. Ve bizi ateş azabından koru."

 

9. İNŞİRAH SURESİ,

 BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


    1- Elem neşrah leke sadrâk.

    2- Ve vada’nâ ’anke vizrâk.

    3- Elleziy enkada zahrâk.

    4- Ve refa’nâ leke zikrâk.

    5- Feinne me’al’usri yusrâ.

    6- İnne me’al’usri yusrâ.

    7- Feizâ ferağte fensab.

    8- Ve ila Rabbike ferğab.

   Manası,

  Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

  1: Açıp genişletmedik mi senin göğsünü!

  2: İndirmedik mi üzerinden ağır yükünü! 

  3: Ki o, belini çatırdatmıştı senin. 

  4: Ve yüceltmedik mi senin şanını! 

  5: Demek ki, zorluğun yanında bir kolaylık mutlaka var! 

  6: Zorluğun yanında bir kolaylık muhakkak var! 

  7: O halde, boşalır boşalmaz yeni bir işe koyulup yorul! 

  8: Ve yalnız Rabbine yönelip doğrul!   



10. Kadr suresi,

    Bismillahirrahmânirrahîm.

  1- İnna enzelnahü fiy leyletilkadr

   2- Ve ma edrake ma leyletülkadr

   3- Leyletülkadri hayrüm min elfi şehr

   4- Tenezzelülmelaiketü verruhu fiyha biizni rabbihim min külli emr

   5- Selamün hiye hatta matle'ılfecr

      Manası,

    RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA.

   1- Biz o (Kur'ân)nu Kadir gecesinde indirdik.

   2- Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin?

   3- Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.

   4- Melekler ve Ruh (Cebrail veya Ruh adındaki melek) o gece Rablerinin izniyle, her iş      için inerler.

   5- O gece, tanyeri ağarıncaya kadar süren bir selâmettir.



11. Tevbe suresi son ayetleri,

      BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.

    Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz, aleyhi mâ anittum harîsun 

    aleykum bil mu’minîne raûfun rahîm.129- Fe in tevellev fe kul hasbîyallâh, 

    lâ ilâhe illâ hûv, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm.

    MANASI,

    RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,

    Andolsun ki; size, sizin içinizden azîz bir Resûl geldi. Sizin üzüldüğünüz şey, O'na ağır           gelir.

    Size çok düşkün, mü'minlere şefkatli ve merhametlidir.

    Bundan sonra eğer onlar dönerlerse, 

    o zaman onlara şöyle de: 

    “Bana, Allah yeter, 

    O'ndan başka ilâh yoktur. 

    Ben, Allah'a tevekkül ettim. 

    Ve O, azîm arşın Rabbidir. 

 

12. Tevbe suresi 129. ayet.

     BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.

    Fein tevellev fekul hasbiyallahü lailahe illa hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül arşil        azim.

    MANASI,

    RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,

    Eğer çekip giderlerse de ki: "Allah bana yeter. İlah yok O'ndan başka. 
    Yalnız O'na  dayandım ben;  büyük arşın sahibi O'dur."




13. Bir Peygamber duası,

     RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,

    Allah'ım ben bir insanım.

    Öfkeme hakim olamadığım zamanlar oluyor.

    O halimle erkek ve kadın müminlerden kimin aleyhine dua etmiş isem,

    benim o duamı onlar hakkında rahmete çevirmeni ve affetmeni niyaz ederim.




14. Ali İmran 26 ve 27.

    BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.

    Şöyle yakar: 

    "Ey mülkün/saltanatın Mâlik'i/sahibi olan Allah'ım! 
    Sen mülkü/saltanatı dilediğine verir, mülkü/ saltanatı dilediğinden çekip alırsın. 
    Dilediğini yüceltip aziz edersin, dilediğini alçaltıp zelil kılarsın. 
    İmkân, mal ve nimet senin elindedir. Sen, her şeye kadirsin."

    "Geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü de gecenin içine sokarsın. 
    Diriyi ölüden çıkarırsın, ölüyü diriden çıkarırsın. 
    Dilediğini hesapsızca rızıklandırırsın."



15. Bir Peygamber duası,

    RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,    

    " Ey Allahım ! Ey yedi göklerin Rabbi ! Ey yüce arşın Rabbi ! 
    Ey bizim ve herşeyin Rabbi ! Ey Tevrat'ı , İncil'i ve  Kur'an'ı indiren !
   
       Sen ilksin ve senden önce hiçbir şey yoktur.Sen sonsun ve senden sonra 
    hiçbir şey yoktur. Sen belirginsin ve senin ötende hiçbirşey yoktur.
       
      Sen gizlisin ve senin dışında hiçbirşey yoktur.
      Beni borçtan kurtar ve yoksulluktan 
esenliğe çıkar."
 


16. Nasr suresi,

    BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.

   1- “İzâ câe nasrullâhi ve’l-fethu.

   2- Ve raeyte’n-nâse yedhulûne fî dînillâhi efvâcâ.

   3- Fe sebbih bi-hamdi Rabbike vestağfirhu innehû kâne tevvâbâ.

   Manası ,

    RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,

   1- “Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman,

   2- Ve insanların, Allah’ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğün zaman,

   3- Hemen Rabbini överek tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. 
   
      Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.
 
 
 
 
17. Furkan suresi 74. ayet,

      BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM,

    Vellezine yekulune rabbena heb lena min ezvacina ve zurriyyatina kurrete a'yunin        vec'alna lil muttekine imama.
 

    Manası,

      RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,

    Onlar şöyle yakarırlar: 

    "Rabbimiz, eşlerimizden ve çocuklarımızdan bize göz aydınlığı bağışla. 

     Bizi takvaya sarılanlara önder kıl."
 
 
 

18. Ali İmran 147,
 

    BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

    Ve ma kane kavlehum illa en kalu rabbenagfir lena zunubena ve israfena 
    fi emrina ve sebbit akdamena vensurna alel kavmil kafirin.

    Manası ,

    Onların sözleri, sadece şöyle demekten ibaretti: 

    RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,

    "Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla; 

     Ayaklarımızı sabit kıl; kafirler topluluğuna karşı bizi 
     
     muzaffer kıl!"



19. İhlas suresi ,
 

      
     BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM,

      1- Kul hüvellâhü ehad
 
   
      2- Allâhüssamed
   
      3- Lem yelid ve lem yûled
   
      4- Ve lem yekün lehû küfüven ehad.

   
           RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,

       1- De ki; O Allah bir tektir.

       2- Allah eksiksiz, sameddir.

       3- Doğurmadı ve doğurulmadı

       4- O 'na bir denk de olmadı.

 
 
20. Felak suresi ,
 

    BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

    1- Kul e'ûzü birabbil felak

    2- Min şerri mâ halak

    3- Ve min şerri ğasikın izâ vekab

    4- Ve min şerrinneffâsâti fil'ukad

    5- Ve min şerri hâsidin izâ hased.

    
        RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,

    1: De ki: "Yarılan karanlıktan çıkan sabahın 
        Rabbine/yarılışlardan fışkıran oluşun 
        Rabbine sığınırım! 

    2: Yarattıklarının şerrinden, 

    3: Çöktüğü zaman karanlığın/gelip çattığı zaman göz 
        perdelenmesinin/
 
tutulduğu zaman Ay'ın/battığı zaman 
        Güneş'in/taştığı zaman şehvetin/soktuğu zaman yılanın /
 
        ümit kırdığı zaman musibetin şerrinden! 
 

    4: Düğümlere üfleyip tüküren üfürükçülerin şerrinden! 

    5: Kıskandığı zaman hasetçinin şerrinden..."




21. Nas suresi ,


   BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

   1- Kul e'ûzü birabbinnâs,

   2- Melikinnâs,

   3- İlâhinnâs,

   4- Min şerrilvesvâsilhannâs,

   5- Ellezî yüvesvisü fî sudûrinnâsi,

   6- Minelcinneti vennâs.

   Manası ,

   RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,

   1: De ki: "İnsanların Rabbine sığınırım! 

   2: İnsanların yöneticisine, yönlendiricisine, 

   3: İnsanların ilahına;

   4: Kıvrılıp kıvrılıp saklanan, sinip sinip gizlenen vesvesenin/o sinsi, 
       o aldatıcı  şeytanın şerrinden, 

   5: İnsanların göğüslerine kuşkular, kuruntular sokar o; 

   6: Cinlerden de insanlardan da olur o!"

 


22. DUHA suresi,

    BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

    1- Vedduha

    2- Velleyli iza seca

    3- Ma vedde'ake rabbüke ve ma kala

    4- Ve lel'ahıretü hayrün leke minel'ula

    5- Ve lesevfe yu'tıyke rabbüke feterda

    6- Elem yecidke yetiymen feava

    7- Ve vecedeke dallen feheda

    8- Ve vecedeke 'ailen feağna

    9- Femmel yetiyme fela takher

   10- Ve emmessaile fela tenher

   11- Ve emma binı'meti rabbike fehaddis.


      RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,

     1: Yemin olsun kuşluk vaktine,

     2: Gelip oturduğu vakit geceye ki, 

     3: Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da. 

     4: Sonrası, senin için öncesinden elbette ki daha mutlu ve kutlu olacaktır. 

     5: Rabbin sana verecek de sen hoşnut olacaksın! 

     6: O seni bir yetim olarak bulup da barınağa kavuşturmadı mı? 

     7: Seni şaşırmış olarak bulup da kılavuzluğunu üstlenmedi mi? 

     8: Seni aile geçindirme zorluğu içinde bulup da zengin etmedi mi? 

     9: O halde, yetimi örseleme, 

    10: Yoksulu/dilenciyi azarlama! 

    11: Ve Rabbinin nimetini söz ve fiillerinle dile getir!




23. A'la suresi,

    BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

    1.Sebbihisme rabbikel a’lâ.

    2.Ellezî halaka fe sevvâ.

    3.Vellezî kaddera fe hedâ.

    4.Vellezî ahracel mer’â.

    5.Fe cealehu gusâen ahvâ.

    6.Se nukriuke fe lâ tensâ.

    7.İllâ mâ şâallâh(şâallâhu), innehu ya’lemul cehra ve mâ yahfâ.

    8.Ve nuyessiruke lil yusrâ.

    9.Fe zekkir in nefeatiz zikrâ.

   10.Se yezzekkeru men yahşâ.

   11.Ve yetecennebuhâl eşkâ.

   12.Ellezî yaslân nâral kubrâ.

   13.Summe lâ yemûtu fîhâ ve lâ yahyâ.

   14.Kad efleha men tezekkâ.

   15.Ve zekeresme rabbihî fe sallâ.

   16.Bel tu’sırûnel hayâted dunyâ.

   17.Vel âhıratu hayrun ve ebkâ.

   18. İnne hâzâ le fîs suhufîl ûlâ.

   19.Suhufi ibrâhîme ve mûsâ.

   MANASI ,

   RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,

   1: Rabbinin o yüce adını tespih et! 

   2: O ki yarattı, düzene koydu,

   3: O ki miktarını, şeklini belirledi, yolunu çizip aydınlattı. 

   4: O ki otlağı çıkardı, 

   5: Sonra da onu sellerin sürüklediği morarmış bir atık haline getirdi. 

   6: Seni/sana okutacağız da artık unutmayacaksın. 

   7: Allah'ın dilediği müstesna. O, açıklananı da gizleneni de bilir. 

   8: Sana, en kolay olanı kolaylaştıracağız. 

   9: Eğer hatırlatmak yarar sağlarsa hatırlat/öğüt ver! 

  10: İçine ürperti düşen, öğüt alacaktır. 

  11: İçi kararmış bedbaht ise ondan kaçınacaktır. 

  12: En büyük ateşe girer o. 

  13: Sonra orada ne ölür ne de hayat bulur. 

  14: Benliğini arındıran/zekât veren, kurtuluşa gerçekten ermiştir. 

  15: Rabbinin adını anmış, namaz kılıp da dua etmiştir o.

  16: Doğrusu şu ki, siz şu iğreti hayatı yeğliyorsunuz. 

  17: Oysaki sonraki hayat daha mutlu, daha kalıcıdır. 

  18: Hiç kuşkusuz, bu Kur'an, ilk sayfalarda da elbette vardır. 

  19: İbrahim'in ve Mûsa'nın sayfalarında.



24. Taha 25 ve 35 arası ,

     BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.

   25.Kale rabbişrah lı sadrı
   
   26.Ve yessir lı emrı
 
   27.Vahlül ukdetem mil lisanı

   28.Yefkahu kavlı
 
   29.Vec’al li vezıram min ehlı

   30.Harune ehıy

   31.Üşdüd bihı ezrı

   32.Ve eşrikhü fı emrı

   33.Key nüsebbihake kesıra
 
   34.Ve nezkürake kesıra

   35.İnneke künte bina besıyra

    MANASI,

    RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,

    25: Mûsa dedi: "Rabbim, göğsümü açıp genişlet; 

    26: İşimi bana kolaylaştır." 
 
    27: "Dilimden düğümü çöz, 

    28: Ki sözümü iyi anlasınlar." 

    29: "Bana ailemden bir yardımcı ver, 

    30: Kardeşim Hârun'u." 
 
    31: "Onunla sırtımı kuvvetlendir." 

    32: "Onu işime ortak kıl." 

    33: "Taki seni çokça tespih edelim." 

    34: "Seni çokça analım." 

    35: "Kuşkusuz sen, bizi görmektesin." 
 


25. Şuara 83 ve 89 arası ,
 
    BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
 
    77. Fe innehüm adüvvül lî illa rabbel alemîn
 
    78. Ellezî halekanî fe hüve yehdîn
 
    79. Vellezî hüve yut’îmünî ve yeskîyn
 
    80. Ve iza merîdtü fe hüve yeşfîn
 
    81. Vellezî yümîtünî sümme yuhyîn
 
    82. Vellezî at’meu ey yağfira lî hatîy’etî yevmeddîn
 
    83. Rabbi heb lî hukmev ve elhîknî bis salihîyn
 
    84. Vec’al lî lisane sîdkîn fil ahîrîn
 
    85. Vec’alnî miv veraseti cennetin neîym
 
    86. Vağfir li ebî innehu kane mined dallîn
 
    87. Ve la tuhzinî yevme yüb’asun
 
    88. Yevme la yenfeu malüv ve la benun
 
    89. İlla men etellahe bi kalbin selim.
 
    MANASI 
 
    RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,
 
    77: "Şüphesiz onlar benim düşmanım. 

            Ama âlemlerin Rabbi dostum." 
 
    78: "O yarattı beni, O yol gösteriyor bana." 
 
    79: "O'dur beni doyuran, suvaran."
 
    80: "Hastalandığımda O'dur bana şifa ulaştıran." 
 
    81: "Beni öldürecek, sonra diriltecek O'dur." 
 
    82: "Din gününde hatalarımı affetmesini umup 

           durduğum da O'dur." 
 
    83: "Rabbim, bana hükmetme gücü/hikmet bağışla, 

            beni hak ve barış  seven iyiler  arasına kat!" 
 
    84: "Sonradan gelecekler arasında benimle ilgili doğru/

            isabetli bir dil oluştur." 
 
    85: "Beni, nimetlerle dolu cennetin mirasçılarından kıl." 
 
    86: "Babamı da affet. Çünkü o, sapmışlardandır." 
 
    87: "Herkesin diriltileceği gün beni utandırma." 
 
    88: "Bir gündür ki o, ne mal fayda verir ne oğullar." 
 
    89: "Yalnız temiz bir kalple Allah'a varan kurtulur."
   


26. Bir güzel şifa ayeteri,
 

    Ya Rahmanaddünya
    
    Ve Rahimelahirah,
 
    Vağfuanna,

    Vağfirlena,

    Verhamna,

    Ente Mevlana,

    Fansurna alel gavmil kafirin.
   
    Bismillâhişşâfî hu Allah

    Bismillâhi kâfî hu Allah

    Bismillâhi muâfi hu Allah

    Bismillâhillezî lâ yezurru measmihî şeyün fil erzı velâ 
    fissemâi  vehüvessemîul aliym.

    MANASI 

    Ey dünyada fark gözetmeden herkese rahmet eden Rahman, 
    
    Ey âhirette mü’minleri rahmetiyle kuşatan Rahîm,

    Bizi affet, günahlarımızı bağışla, bize rahmet et, 

    Sensin bizim Mevlamız, 

    Sensin en üstün rahmet sahibi.

    Şafî Allah’tır, 

    Şifa veren Allah’ın adıyla, 
 
    Kafî Allah’tır, 

    Herşeye yeten Allah’ın adıyla, 

    Muafî Allah’tır, 

    Afiyet veren, günahları imha eden Allah’ın adıyla. 

    Allah’ın adıyla ki, 

    Onun adı beraber olduktan sonra yerde, gökte, hiçbir şey zarar veremez, 

    O herşeyi işiten Semi, 

    Herşeyi bilen Alîm’dir.



29 . Yusuf Nebi Duası 

    BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.

    Rabbi kad ateyteni minel mulki ve allemteni min 

    te'vilil ehadis,  
fatıras semavati vel ardı ente veliyyi 

    fid dunya  
Vel ahıreh, teveffeni muslimen ve elhıkni 

    bis salihin.

    MANASI,

    RAHMAN VE RAHİM ALLAH'IN ADIYLA,

    "Rabbim, sen bana mülk ve saltanattan bir nasip verdin. 
    
     Olayların ve düşlerin yorumundan bana bir ilim öğrettin. 

     Ey gökleri ve yeri yaratan! 

     Benim dünyada da ahirette de Veli'm sensin. 

     Beni müslüman/sana teslim olmuş olarak öldür ve beni 

     barışsever  
hayırlı kullar arasına kat."



30, Yunus Nebi Duası ,

     LA İLAHE İLLA ENTE SUBHANEKE İNNİ KÜNTÜ MİNEZZALİMİN.

     MANASI,

     "Senden başka ilah yok, tespih ederim seni. Kuşkusuz, ben zalimlerden oldum." 
 

*********


       Tesbihler,

       LA İLAHE İLLALLAH

       SUBHANALLAH

       ELHAMDULİLLAH

       ALLAHU EKBER

       SUBHANALLAHİ VE BİHAMDİHİ

       ALLAHU NURUSSEMAVATİ VEL ERD.
       (ALLAH GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR)

       LA İLAHE İLLALLAHU VAHDEHU LA ŞERİKE LEH,
       LEHÜL MÜLKÜ VE LEHÜL HAMDU VE HÜVE ALA KÜLLİ ŞEYİN KADİR.

       VELA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BİLLAHİL ALİYYİL AZİM.

       ESMAÜL HÜSNA

       SALAVATLAR,
 
      YA ŞAFİ...
 
  23023 ziyaretçi  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol