Güzellikleri Paylasalim
  Peygamberimize ait bir dua
 

                                      
   Selam olsun
   Muhammed Mustafa'mıza,

     
     " Allahım , verdiğin rızıklara kanaat etmemi nasip et.Hatalarımı ört.Bana sürekli afiyet ihsan et.Beni affet ve ruhumu kabzettiğin zaman bana merhamet et. Allahım; beni takdir etmediğin bir şeyi talep eder halde dünyadan ayırma.Takdir ettiğin şeyin bana ulaşmasını da kolaylaştır, Rabbim. Allahım, çocuklarımı ve bana hakkı geçmiş olanları, benden hayırla memnun kıl.Allahım, beni, kendisi için yarattığın şeye vakit ayıracak hale getir ve beni, kendime zorla meşgale edindiğim şeyle oyalamama izin verme. Beni azabını hak eden kullarının arasına katma Rabbim. Senden af diliyorum. Beni mahrum bırakma. Senden yardım istiyorum.Allahım, nefsimi nefsimde zelil kıl ve senin şânını benim benliğimde yücelt. Bana senin önünde boyun eğmeyi, senin rızan için hareket etmeyi, senin hoşlanmadığın şeyden uzak durmayı ilham et,ey merhametlilerin en merhametlisi!.."  
  
5 Ebû Alem,253;İbn Hanbel,musnedu Ali
 
                  AÇIKLAMA 

   Bu dua hadis , insanın madde ve ruh zaferine giden yolu göstermiş, mutluluğun sırlarını toplamış bir kelamdır. Belli başlı noktalara işaret edelim :
   Sürekli afiyet isteniyor:Hz.Peygamber'in bu afiyet konusunda hassas olduğunu görüyoruz. O, tek başına zenginlik, güzellik, mevkii vs  istemeyi değil , afiyet istemeyi öğütlemiştir. Bu neden böyledir?
   Tek başına hiçbir değer mutluluk getirmez. Mutluluk bir seri  yerde de şöyle buyuruluyor:" Allah katında, Allah' tan istenen şeylerin en sevimlisi afiyettir. " (8) Kendisinden en üstün duayı soran bir sahabinin üç kez tekrarlanan sorusuna aynı cevabı vermiştir:" Allah'tan afiyet dile .Âfiyet sana verilirse , kurtuldun demektir.."Amcası Abbas' a da " Ey Allah Resulunun amcası , Allah'tan afiyet dile " şeklinde öğüt 
vermiştir.(9)   
   Takdir edilmeyen şeyi isteyerek ömür tüketmekten de Allah'a sığınılmıştır ki bu da hem mutluluğun , hem de insanlığa bir şeyler bırakmanın yollarından biridir.
   Her insan bazı şeylerden mahrum , bazı şeylere mahrem olarak yaratılır.Akıllı kişi odur ki , mahrem olduğu şeyleri erkenden farkederek , ömür sermayesini mahrum olduğu şeyleri elde etmek için harcamaz.İnsanın bir numaralı mahremiyeti Allah 'a yakınlık , bir numaralı mahrumiyetide Allah'lığa kalkmasıdır. Bu yüzdendir ki inkarcılık hele şirk cinsinden olan  kemirici illetlerin başında gelir. Çünkü insanın varlık yapısında temel öge olan " ayrıldığı bütüne  Allah'a varma isteği" ni işlemez hale sokan tek bela tanrı tanımazlıktır. Bu belayı meziyet bilerek geçirilen bir ömür boşa harcanmış zavallı bir ömürdür. İnsan koptuğu bütüne duyduğu özleminin sonucu inkarla kaostan başka hiçbir şey elde edememiştir. Ve o bütüne duyduğu özlemi kabullenmesinin kazandıracağı mutluluğu kendisine verecek ikinci bir değer de keşfedememiştir. Bir Müslüman şair bu gerçeğe şöyle dikkat çekiyor.

           " Allah'ı bulan neyi kaybeder
           Ve O'nu kaybeden neyi bulabilir?"

   Nefsin kendi içinde zelil kılınması da önemli isteklerden biridir. Nefs , kendi içinde zelil hale getirilmezse zilleti dışa taşar ve bunu yaparken harcayacağıda insanın onuru ve sonsuzluğudur. Bunun içindir ki , ölümsüz ruhlar , en ağır otokritiği gerçekleştiren insanlar olarak da dikkat çekerler.
   Eğer iç tenkidi işleterek nefsinize haddinizi bildirmezseniz , o sizi ayağa düşürür ve en değerli sermayelerinizi hoyratça yağmalar.
İnsanın her devirde en büyük putu ve en namert düşmanı nefsi olmuştur.
Ne mutlu bunu bilenlere ...

6 M.zikir,96
7 İbn Hanbel, 1/4
8 T.daavât , 85,128
9 bk.T.aynı yer

          -----------------------------------------

    125. "Allahım ! Kuvvetimin azlığından,hünerimin noksanlığından insanlar karşısında zayıf düşmemden sana şikayetçiyim.Sen ,hor görülüp ezilenlerin Rabbisin.Benim de Rabbim sensin.Beni kime ısmarlıyorsun? Beni yüzüstümü bırakıyorsun? Yoksa işlerimin tedvirini düşmanıma mı havale ediyorsun? Gazabına muhatap olmamışsam yine de gam yemem.Fakat afiyet ihsan etmen benim için çok daha sevindirici olur. Karanlıkları aydınlatan yüzünün parıltısına sığınıyorum..."19

            AÇIKLAMA

    Hz.Peygamber, müşriklerden gördüğü eziyet ve cefa üzerine halini Allah'a arzederek böyle yakarıyordu.
Allah elçisi , karşılaştığı ıstıraptan şikayetçi değildir.Endişesi şudur: Yenik düşersem , üstlendiğim görevi başaramam. Ve acaba Allah beni bazı hatalarım yüzünden terk mi etti; acaba O'nun öfkesine mi çarpıldım ?... Eğer böyle bir şey yoksa , çekilen ıstırap ve acılar şikayet konusu edilmez.
   Demek oluyor ki, yaratıcı ruh, misyonu olan benlik , kendisi için değil , eseri için yaşar. O'nu üzen , inleten, nefsine dokunan eziyetler değil , eserini tehlikeye düşüren gelişmelerdir. O büyük  Nietzsche gibi hep şöyle inler.:"Ah , ben kendim için mi yaşıyorum; ben eserim için yaşıyorum."
      Allah Resulu , içlerinde her zaman bir Yusuf rüyası saklı olan bu büyük ruhların en büyüğü olarak , en güzel yakarışı yöneltmiştir. En Büyük Benlik'e...

 19 İbn Teymiye ; Resâil , 1/2; Münavî, 66.

             ------------------------------------
 

    117." Ey Rabbim!
              Ey yedi göklerin Rabbi!
              Ey yüce arşın Rabbi!
              Ey bizim ve her şeyin Rabbi!
              Ey Tevrat'ı , İncil'i ve  Kur'an'ı indiren Rabbim!
     Sen ilksin ve senden önce hiç birşey yoktur.Sen sonsun ve senden sonra hiç birşey yoktur. Sen belirginsin ve senin ötende hiç birşey yoktur. Sen gizlisin ve senin dışında hiç birşey yoktur. Beni borçtan kurtar ve yoksulluktan esenliğe çıkar." 

                                                   AÇIKLAMA

   Bu peygamber duası , Hz Fatıma'nın bazı isteklerine cevap olarak ona öğretilen dualardan biridir.
   Duada yedi gökler denmesinin fiziki ilimler açısından bir anlamı yoktur. Buradaki 7 rakamı, henüz tam açıklık kazanmamış bir ayrım ve sıralamanın ifadesi olmaktadır.
Esasen 7 rakamı çokluğa işaret eder. Deneysel ilimlerin henüz ulaşamadıkları
pek çok sır , evren bünyesinde saklı durmaktadır. 7 gök, 7 ayrı plan , 7 ayrı varlık kategorisidir. Üç boyutlu alemimizin üstündeki varlık planlarıdır ki, deneysel ilimler henüz bunları açıklayamıyor. Din, bir vahiy ürünü olarak , bunların varlığına dikkat çekmekte, insanoğlu gayret ve tetkikleri sayesinde bu sırları zamanla çözmektedir. Kur'an ve hadis bu gibi sırlara işaret eder, ancak vahyin değil aklın tetkik alanı içine giren bu sırlara son açıklamayı getirmez. Onu yapacak olan akıldır. Bu yüzden Kur'an , insandan bir ilahi görev olarak , aklını kullanmasını ısrarla istemektedir.
          Arş da henüz tam açıklığa kavuşmamış kavramlardan biridir. Bazı islam büyüklerine göre arş insanın kalbidir ki evrensel oluşların tümü onun çevresinde dolanıp durur ve bu yüzden o , Allah'ında sürekli yüzünü dönüp baktığı bir nazargâhtır. Bu hadiste Allah'tan "ilk," "son," gizli" ve "açık"olarak birbirine zıt gibi görünen niteliklerin sahibi olarak bahsedilmiştir. Bu beyan , insanın Allah'ı idrakinin tavır ve seyrini göstermesi bakımından ilginçtir. Yine, bu hadisten anlıyoruz ki Allah insanoğlunun kavradığı ve kavrayamadığı şeyleri kuşatan külli ve erişilmez kudrettir.

 1 İM .dua 

         ---------------------------------------- 
    
126."Allah'ım hem zenginlik fitnesinin şerrinden , hem de fakirlik fitnesinden sana sığınırım."20

                AÇIKLAMA

   Önemli olan , insanın sonsuzluğuna leke düşürmemektir.
   Bu noktada tehlike arz eden neyse kötülenmesi gereken odur.
Bu bazan fakirlik bazan da zenginlik olabilir.O yüzden , tek başına ne zenginlik iyi veya kötüdür, nede yoksulluk.Çünkü insan " hayırlada imtahan edilmektedir, şer le de ."21  O halde sığınılması gereken , ne fakirliktir ne de zenginlik; sığınılması gereken aydınlık ve sonsuzluktur. Kur'anın çirkin bulduğu , Allah'ı unutmak , iğretiye mahkum olmaktır. Bu mahrumiyeti ne getiriyorsa o kötüdür. Bu zenginlik olabileceği 
gibi fakirlikte olabilir. Nice zenginler var ki , mal ve servet kalplerine girmez, bir emanetçi gibi serveti yönetir, insana hizmet üretirler. Ve nice fakirler vardır ki , görünüşte Allah'tan gayrıya kalplerinde yer olmadığı sanılır da , iç dünyaları mal ve servet putunun  hayaliyle perişan olmuştur.
      Demek oluyor ki , fakirliğin de belası vardır, zenginliğin de.
    Bize düşen , yolu yürümemize engel olan şeylerden uzak kalmaktır; zengin veya fakir olmayı ilahlaştırmak değil,

    20 B.daavât, 39,44,45,46

             -------------------------------------

   118."Allah'ım ! Bütün övgüler (hamdler)sana mahsustur. Sen yerin , göklerin ve bunlarda bulunan herşeyin sahibi ve mutasarrıfısın. Hamd sanadır, Allah'ım ! Sen göklerin ve yerin ve bunlarda bulunan şeylerin aydınlığısın. Hamd sanadır Allah'ım! Sen göklerin ve yerin ve bunlar içinde bulunan her şeyin sultanısın. Hamd sanadır Allah'ım !...

   Sen Hakk'sın. Vaadettiklerin haktır. Senin huzuruna geleceğimiz muhakkaktır.

   Sözün haktır Allah'ım, cennetin cehennemin haktır.

   Peygamberler hak, onlardan biri olan Muhammed haktır.

   Kıyamet hak , haşir ve neşir haktır.

   Allah'ım , sana teslim oldum , sana inanıp bağlandım, sana güvenip dayandım, sana dönüp yöneldim, senin lütfettiğin delillere dayanarak tartıştım, her işimde seni  hakem yaptım.

   Beni bağışla , geçmiş , gelecek gizli ve açık sürçmelerimi affet ,İlk sen , son yine sensin.Senden gayrı tapılacak yoktur."(3)

   119."Allah'ım ! Beni öğrettiğin şeylerden yararlandır ve bana , yararlı olacak şeyleri öğret . İlmimi artır, Allah'ım.Her türlü hamd, her yerde ve her zaman Allah'adır.

   Cehennem azabından Allah'a sığınırım."(4)

   3 B.teheccüd.

   4 İM.dua

                           AÇIKLAMA

    Bu hadisi şerif iki noktaya dikkat çekmektedir :

   1. Mümin sürekli ilim peşinde koşacaktır.

   2. İlim insan hayatına yararlı olduğu sürece makbuldür. İnsanın mutsuzluğuna , perişanlığına sebep olan ilim , sadece kuru bilgidir ve ondan hayır gelmez.

   İslam düşüncesi , insan hayatına hizmet sunacak yararlı bilgileri kutsarken şunu göstermek peşindedir : Gaye insandır , insanın mutluluğudur. Her şey bu mutluluğa bir şeyler kattığı sürece makbuldür. İlim de öyledir.Eşya ve olayların bazı inceliklerini bilme şeklinde bir hünerler serisi ,insanın aleyhine kullanıldığında , ilim olmaktan çıkar; musibet olur. İşte bunun içindir ki Hz.Peygamber , ilim ve bilgine en büyük saygıyı göstermek gerektiğini öğretir ve ilim peşinde olmayı ibadetlerin en yücesi diye nitelendirirken bir yandan da insana mutluluk getirmeyecek kuru bilgiden Allah'a sığınmıştır.

   İnsanlık, Hz.Muhammed'in bu tavrının ne kadar önemli bir gerçeğe dikkat çektiğini , yaşadığımız yüzyılda çok iyi anlamıştır. Hiroşima da milyonları mahveden bomba , sivil hedeflere atılıp yüzbinleri zehirleyen kimyasal bombalar ve daha bir yığın felaket ve ölüm getiren unsur " faydasız bilgi" ye örnekler halinde gözler önündedir.

   Anlaşılmaktadır ki insana kuru bilgiyi vermek , mutlu bir gelecek için yeterli değildir. İnsanı gönül zenginlikleriyle , insan sevgisiyle , kısaca erdemlerle donatmak lazımdır.Hz. Peygamber'in işaret etmek istediği nokta da budur. Aksi halde , kuru bilgi, insanlığın gözyaşlarını daha çok akıtacaktır.Bomba yağdırarak, tetik çekerek, zehir kusarak...

4 İM.dua

                          ------------------------------------------

 

   121. " Bizim ve herşeyin Rabbi olan Allah'ım ; Tevrat'ı, İncil'i, Kur'an'ı indiren Allah'ım. Tohumun bağrından filizi , çekirdeğin karnından ağacı çıkaran sensin. Varlıkların, senin elinde olan her türlü canlının şerrinden sana sığınırım.Sen, en öncesin ve senden önce birşey yoktur. Sen en sonsun ve senden sonra birşey yoktur. Bâtın olan sensin ve senin yanında da birşey yoktur. Resûlün Muhammed'e ve onun ehlibeyt'ine salât ve selâm et.Her işimi kolaylaştır, ey merhametlilerin en merhametlisi!,,"(10)
   122."Ey Hayy ve Kayyum olan Allah'ım.Yalnız senin rahmetinden yardım dilerim. Allah'ım , beni,bir an bile nefsimin eline bırakma ve her işimi hayırlı hale getir."(11)   

   123."Ey önce olanların en öncesi Allah'ım ,

   Ey sonra olacakların en sonrası Allah'ım ,

   Ey sonsuz kudretin sahibi olan Allah'ım ,

   Ey yoksulların , çaresizlerin, kimsesizlerin sığınağı ve koruyucusu olan Allah'ım,

   Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allah'ım !..." (12)

   124."Allahım! Beni yoksul olarak yaşat ve yoksul olarak öldür ve mahşerde yoksullar arasında haşret." (13)



10 Ebû Alem,                                             
11 Aynı yer  
12 Ebû Alem, 254; İbn Hanbel,   Musnedu   Ali      
13 İM.Zühd,7

                            

                      AÇIKLAMA

   İnsanoğlu, daha ilk günden beri yardıma muhtaçları ,kendisinden yararlanan "alıcılar" olarak görmüştür. Oysaki Yaratıcı , bunun tersi bir gerçeği kurallaştırmış bulunuyor.İnsanın bağlı olduğu yaradılış kanunlarını dile getiren , bir bakıma bu kanunların dili olan Peygamberler her zaman bu gerçeğe parmak basmışlardır. Yukarıdaki hadisi şerif de bu yaradılış kanunlarından birini ifadeye koyuyor. Hayat, yemek için yaşayanların hürmetine değil , yaşamak için yiyenlerin hürmetine sürüp gidiyor. Ne var ki bunu ilk bakışta farketmek herkesin yapabileceği şey değil. Bu zor farkedilen ve fakat bir yaradılış kanunu olduğunda kuşku bulunmayan gerçek, yaradılış kanunlarının en mükemmel dili olan Hz.Peygamber tarafından şöyle ifadeye konmuştur: "Siz ancak zayıf ve çaresizleriniz hürmetine yardım görür, rızıklanırsınız." (14)

   İslam düşüncesi, Kur'andan kaynaklanan ana telakkileri arasında şuna da yer vermektedir: Bağışta bulunduklarınızdan teşekkür beklemeyin ; aksine siz onlara teşekkür edin.(15) Bu neden böyledir? Buradaki espri basit bir nezaket esprisi değildir. Eğer öyle olsaydı , Kur'an'a girecek kadar önemsenmezdi. Burada, bir evrensel prensip  dile getirilmiştir: Teşekküre layık ve hizmetin büyüğüne sahip olanlar, yemek için yaşayanlar değil , yaşamak için yiyenlerdir. Onlar yaşamak için yediklerinden başkalarına dağıtacak nimetlere sahip olamazlar.

   Özet olarak söylersek; yoksul çaresiz ve zayıflar toplumun âdeta yüreği, gönlü gibidirler. Yaratıcı bu gönüllerin incitilmemesini , bu yüreklerin ezilmemesini istemektedir. Büyük insanlık vücudu bu yürekler sayesinde hayattadır. Yüreğine ihanet eden vücudun yaşamaması ise bir yaradılış icabıdır. İnsanoğlu bu yüreğe ihanetin cezasını , komünizm gibi bir belanın tepesine çullanmasıyla çekmiştir.

   Bütün büyük oluşların temelinde servet değil, gayret önceliği vardır. İnsanlık tarihinin sonsuzlaşmış hareketleri ve tarihe ışık tutmuş buluş ve erişleri , servet sahiplerinin değil , gayret sahiplerinin eserleri olmuştur. Bu konuda bir numaralı örnek , insanoğlunun-itiraf etsin veya etmesin-övgüye layık her başarısının motörü olan semavi dinlerdir. Uzay boşluğunu fetetmiş bulunan insanlığın iğneden atom reaktörüne kadar tüm başarılarını borçlu olduğu peygamberler kervanı , inkılaplarını servetle değil , gayretle gerçekleştiren ölümsüzlerdi. Yaratıcı takdir , bu yüce kervanın yanında her zaman köleleri ve ezilip itilenleri , baş mimarlar olarak devreye sokmuştur. Kur'an şöyle diyor: Biz, yeryüzünde , ezilip itilen , horlananları lutuflandırmak , onları hem önderler yapmak , hem de mülkümüze varisler kılmak isteriz. " (16)

   Sahabilerden Ebul Buceyr, Hz. Peygamberi'in çok acıktığı ve yiyecek birşey bulamadığı için karnına taş bağladığı bir sırada şöyle buyurduğunu bildirmektedir.

   "Gözünüzü açın ! Bugün nice karnı tok, nimet için de yüzenler vardır ki kıyamet günü aç ve çıplak olacaklardır. Gözünüzü açın ! Görünüşte nefsine eziyet eden bir çok kişi , esasında ona ikramda bulunmaktadır ve görünüşte nefsine ikramlarda bulunan birçok kişi aslında ona ihanet etmektedir. Gözünüzü açın ! Allah'ın , Resûlü'ne lutfettiği ganimetlerden alabildiğine nimetlenen birçok insan,Allah katında tamamen nasipsiz kalacaktır. Gözünüzü açın ! Cennet için çalışmak , bolluk ve bereket için zorluğa katlanmaktır. Gözünüzü açın . Âhiret için didinmek , kolaylığı yakalamak için zorluğa göğüs germektir. Gözünüzü açın ! Bir anlık bir zevk ve şehvet başınıza uzun kederler musallat eder." (17)

   Andığımız özellik , insanlığın en büyük ruh ve madde inkılabı olan İslam inkılabında da bütün açıklığı ile geçerli oldu. İslam Peygamberi'nin çevresinde kümelenen ilk Müslüman topluluk , hemen hemen bütünüyle köleler ve yoksullardan oluşuyordu. Bizzat Peygamber , bir yetim-öksüzdü ve kendisinin de iftiharla belirtiği gibi " un çorbası yiyen Mekke'li bir kadının çocuğu" idi ve diğer bütün görev arkadaşları gibi o da " Mekke topraklarında çobanlık etmişti."

   İslam geleneğinin "Asrısaadet" yani mutluluk ve başarı çağı olarak andığı Hz.Peygamber devri , İslam ülküsünü en ideal anlamda gerçekleştiren sahâbîlerin yoksulluklarıyla da ünlü bir devirdir. Öyle bir devir ki , Peygamber mabedi , hurma direkleriyle hurma dallarından , Peygamber evi sakinlerinin en seçkin yemekleri arpa ekmeğinden oluşmaktadır. Ve İslam Peygamberi, sonsuzluğa göçtüğü sırada , özel zırhı, bir miktar buğday karşılığında , bir gayrimüslimde rehin olarak tutulmaktadır. Fakat tüm bu yokları , eksikleri büyük heyecanın hedefine varmasını engellemiyecek halde tutan bir üçlü kuvvet vardır. Niyet-gayret,aşk üçlüsüdür bu... Sonraki devirlerde , Müslümanların keseleri ve ambarları sadece buğday ve pirinçle değil , altın ve gümüşle de dolmuştur ama , inkılabın gücü değil , güçsüzlüğü artmıştır sadece. Çünkü devreye giren servet , motör güç olan gayreti saf dışı bırakmaya başlamış ve bu da herşeyin perişan olmasına yol açmıştır.

   Günümüz dünyasında, dünya ekonomik politikasına yön veren süper güçler arasına , petrol aracılığıyla da olsa girmiş bulunan Ârap-İslam aleminin bunca servete rağmen belini bir türlü doğrultamayışı , gayret yokluğundandır. Ve bu göstermektedir ki inanç ve bilinçle kaynaşmış gayretin yokluğunu hiçbir servet ödünleyememektedir. Bu gerçek , uzay çağında da olsa değişmiyor. Çünkü temelinde bir yaradılış kanunu var. Motör güç gayrettir, servet değil. Bu yüzdendir ki Kur'an insanı , "gayretinden başka birşeye sahip olamayacak " (18) bir varlık şeklinde gösteriyor. İnsan için servet , ırk ve renk karşılığı hiçbir şey yoktur ; onun bütün sahip oldukları gayretin ürünüdür ve bu yaradılış kanununu değiştirmeye kalkmak hayata , insana ve Allah'a ihanettir...

14 B.cihad.

15 bk.K.Dehr,9

16 Kasas,4

17 İS.7/423

18 K.Necm,39; Müddessir,38



Alıntı: Yaşar Nuri Öztürk 
           Kendi dilinden Hz.Muhammed

 
  23021 ziyaretçi  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol